• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

kaynayan bir aşkın köpüklerini tarif ediyorsun
yere göğe sığmayan duygularınla
ve şarkılarda anlatılamayan
çarpılmış bir çocuğun yüzünü andıran kalbinle
dönüp yıldızlara bakıyorsun, dönüp kendine bakıyorsun

bacalardan tüten öyküler kalıyor
kendimi seyrediyorum azgın derenin sularında
ben sana bir söz söylüyorum
sen bana bir söz söylüyorsun
bir yıldız oluyorsun yüreğime sığmayan

anlatılmayan ne kalmıştır
çınar ağacının gövdesi gibi tutuyor ruhumu bakışların
bir mezar taşına imrenmiş duygularının
uyandırılmış rüyalar gibi kırılan gençliğimin
son arzusudur bu

Rüknettin Köyünün yağmurları gibi terler bedenin
içimdeki kıyamettir
omuzlarını tutup kendine çeken

artık omuzlarından tutulmuş ve kendine çekilmiş
yağmalanmış ruhuna surlar dikilmiş
karanlık bir odanın anıları arasında
yiğitliğe teslim olmuş bir yıldızla yaşarsın

bir yıldızla, bir geceyle, bir anıyla yaşarsın
söylenmiş bir sözle,
yüzünde ufalanmış çiğ taneleriyle
kırılmış yüreklerin tamiriyle
ve kendinle yaşarsın

sen bana bir söz söylersin, gözlerin gizliden bulur beni
incinmiş gençliğimize koşarız ansızın
yorgun bir ömrün son yağmuru ve son uçurumundan
                                                                               geçerken

sen bana tutunursun,
                               yutkunursun

Rüknettin Köyünde güneş batarken
sen bana tutunursun
bir söz söylersin daha önce söylenmemiş
kaç ayrılığın öyküsünü dinlemişim gözlerinden
kaç kınalı kuş öldürmüşüm bilmeden, anlarım
benim olur koynumda uyuyan rüya

ve ben sana tutunurum
                     yutkunurum