• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

PATRİKHANE’NİN HEYBELİADA RUHBAN OKULU’NU YENİDEN AÇMA GİRİŞİMLERİ

PATRİKHANE’NİN HEYBELİADA RUHBAN OKULU’NU YENİDEN AÇMA GİRİŞİMLERİ
 
Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ortodokslar arasında teolojik konular, kurallar ve ibadet şekli açısından birlik sağlamak amacıyla Heybeliada’da 01 Ekim 1844 tarihinde Patrikhane’ye bağlı olarak Heybeliada Ruhban Okulu’nu(HRO) öğretime açmıştır. Ruhban Okulu, Atina Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden sonra kurulan akademi düzeyindeki ilk okul olma özelliğini taşıyordu.
 
Ruhban Okulu açılışından itibaren aşağıda belirtilen dört ana aşamadan geçmiştir;
 
*        1844 – 1919 dönemi: Dört yıl ortaokul, üç yıl teoloji eğitimi
*        1919 – 1923 dönemi: Orta öğretimsiz beş yıllık teoloji eğitimi
*        1923 – 1951 dönemi: Dört yıl ortaokul, üç yıl teoloji eğitimi
*        1951 – 1971 dönemi: Dört yıl lise ve üç yıl teoloji eğitimi
 
1950 – 1964 yılları arası hem Fener Rum Patrikhanesi’nin hem de HRO’nun, Lozan’da oluşturulan hukuki statünün aksine bazı faaliyetlere giriştiği bir dönem olmuştur. HRO bu dönemde başta Balkan ülkeleri olmak üzere, Mısır, Etiyopya, Suriye ve Britanya’dan gelen yabancı öğrencileri kabul etmiştir. Ancak 1964’te milli güvenlik gerekçesiyle, yabancı öğrenci alımı yasaklanmıştır.
 
Anayasa Mahkemesi tarafından 12 Ocak 1971’de, bütün özel yükseköğretim kurumlarının bir devlet üniversitesine bağlanması yönünde verilen karar çerçevesinde, HRO da, “Özel Yüksekokul” statüsünde değerlendirildiğinden, ancak bir Türkiye üniversitesine (ilahiyat fakültesi) bağlı olarak eğitimine devam edebileceği belirtilmiştir. Patrikhane’nin, söz konusu okulun Türk üniversitelerine bağlanmasını istememesi üzerine HRO, St. Synod kararıyla kapatılmıştır. HRO’nun (Teoloji Yüksek Kısmı) 1971 yılında kapanmasından sonra Rum azınlığın eğitim yapmasını sağlamak amacıyla okul, Özel Rum Erkek Lisesi olarak faaliyetini sürdürmektedir.
 
HRO’nun öğrencilerinin büyük bir kısmı, Patrikhane’nin yetki alanındaki bölgelerden gelmiştir. Kapatıldığı tarihe kadar geçen 127 yılda 930 kişi okuldan mezun olmuştur. Mezunlardan 12’si sonradan İstanbul Ortodoks Patriği, ikisi İskenderiye Patriği, üçü Antakya Patriği, dördü Otosefal Atina Başpiskoposu, biri ise Otosefal Arnavutluk Başpiskoposu seçilmiştir. Okul, din adamı yetiştirmek amacıyla kurulmuş olmasına rağmen, mezunlarının sadece din adamı olacağı yönünde kesin bir sınırlama yoktur. Mezunları arasından öğretmen, akademisyen, diş hekimi gibi meslekleri tercih eden çok kişi olmuştur.
 
Fener Rum Patrikhanesi’nin, HRO’nun yeniden açılması yönündeki yoğun çalışmaları halen devam etmektedir. Bu kapsamda Patrikhane, başta Yunanistan olmak üzere, çeşitli Avrupa ülkeleri, ABD, AB ve BM’nin Ruhban Okulu’nun açılmasına yönelik Türk makamları nezdinde girişimlerde bulunmasını sağlamaktadır. Türkiye – AB üyelik müzakereleri çerçevesinde her yıl düzenli olarak yayımlanan ilerleme raporlarında da bu konuya yer verilmekte ve Fener Rum Patrikhanesi’nin talepleri doğrultusunda görüşler ifade edilmektedir.
 
Rum Patrikhanesi’nin bu konudaki isteği, 1971’de kapatılmış olan HRO’nun eski statüsüyle aynen açılmasıdır. Bundan kastedilen statü, Okulun yönetiminin Rum Patrikhanesi’ne, denetiminin ise Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olduğu “özel okul” statüsüdür. Patrikhane, okulun ruhani papaz yetiştirmek üzere yatılı bir okul olarak kurulduğunu, herhangi bir üniversiteye bağlı normal bir öğretimde öğrencilerin, derslerin bitiminde okuldan ayrılmaları durumunda Ruhban Okulu’nun amacına ulaşamayacağını belirtmektedir. Bu nedenle okulun Milli Eğitim Bakanlığı denetiminde, okula yabancı öğrenci ve öğretmen alımını da sağlayacak şekilde açılmasını talep etmektedir.
 
Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin kararını müteakip HRO’na önerilen “bir devlet üniversitesine bağlanma” seçeneği halen geçerli olup, sonradan yapılan düzenlemelerle kuruluşuna olanak tanınan “vakıf üniversitesi” modeli de ikinci bir seçeneği oluşturmaktadır. HRO yeni kurulacak bir vakıf üniversitesinin fakültesi olarak açılabileceği gibi, mevcut vakıf üniversitelerinden birinin bünyesine katılabilmesinin önünde de herhangi bir yasal engel olmadığı değerlendirilmektedir.
 
Burada asıl kritik konu, Fener Rum Patrikhanesi neden Heybeliada Ruhban Okulu’nun bir devlet veya vakıf üniversitesine bağlı olması yerine, eskisi gibi Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı özel okul statüsü istemektedir? İşin püf noktası budur. Bunun cevabı ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın geçmişte ve hâlihazırda diğer azınlık okullarının denetimi konusundaki yetersizliğinde yatmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın azınlık okullarının denetimi için görevlendirdiği personel umumiyetle görevlendirildiği okulda eğitim yapılan azınlık dilini, o azınlığın kültürünü, geçmişini bilmez ve yapacağı denetimin milli güvenlik ve toplumsal barış açısından ne denli önemli olduğunun bilincinde olmaz. Dolayısıyla azınlık okulları adeta Türk eğitim sisteminin dışında, istediği nitelikte eleman yetiştirir. İşte bu yüzden Patrikhane devletin kontrolünün nerdeyse hiç olmadığı bu statüyü geri istemektedir.
 
Ruhban Okulu’nun yeniden eski statüsünde açılmasının asıl maksadının Rum azınlığın din adamı ihtiyacını karşılamaktan ziyade, Patriğin ve kendine bağlı 12 metropolitin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma şartını ortadan kaldırarak, Patrikhanenin ekümenik olduğunun tescil edilmesini sağlamak olduğu düşünülmektedir.
 
Öte yandan Türkiye’nin tek taraflı olarak Lozan’ın hükümleri gereği azınlık haklarının teslimi hususunda attığı adımlar, aynı antlaşmanın yükümlü kıldığı Yunanistan tarafında karşılık bulmamaktadır. Dolayısıyla, Heybeliada Ruhban Okulunun yeniden açılması hususu ancak,  Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlığın Yunanistan tarafından kısıtlanan eğitim-öğretim, vakıf mallarının yönetimi ve müftü seçimi gibi haklarının verilmesiyle birlikte mütalaa edilmelidir.


Baki Kaya
Konuk Yazar