• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

Ankara Meydanı

KISIK VADİSİ


Sanatçılar yaşadıkları toplumun aynasıdır. Özellikle çevrelerinde olan olaylar örgüsünü sanatçı duyarlığı ile ifade ederlerken, diğer taraftan da tarihe not düşürürler. Anlattıkları ile geçmişe giderken, öte yandan yaşadıkları gün ve geleceğe de ışık tutarlar.


Kimi sanatçı şiir dilini tercih ederken bazıları da hikâye tarzında kalem oynatırlar. İşi tarihçi gözüyle değil sanatçı hissiyatıyla düşünce platformuna taşıyanlar ediplerdir. Duyuş ve düşüncelerini güzel ifadelerle süsleyerek okurlarına değişik benzetmelerle ifade eden edebiyatçılarımızın tarihe de not düştüklerinden eminim.
Konuyla ilgili olarak yaşadıklarını anlatan birçok yazarımız başlarından geçenleri anlatırken yaşadıkları çağın sesi olmuşlardır. Roman ve hikâyelerinde yaşanılanları kaleme alan yazarlarımız duygularını da kattıkları eserleriyle binlerce insana hitap etmektedirler.

Sanatçı duyarlılığı ile eserlerinde yakın tarihi konulara yer veren yazarlarımızın çoğu başlarından geçenleri anlatırken bazıları da yakın çevrelerinden dinlediklerini ifade etmektedirler.

Ankara Milli Eğitim Müdürü dostum Kamil Aydoğan’ın Kısık Vadisi romanı yukarda ifade etmeye çalıştığım kıstaslara tıpatıp uyan bir eserdir.1940 lı yılların Maraş’ını anlatan yazar, ailesinde yaşadıklarını anlatırken o yılların Türkiye’sine de ışıldak tutmaktadır. Kılık kıyafetten de öte yoksulluğun, sıkıntıların resmedildiği yörenin insanlarının garibanlığı vurgulanmaktadır.

Film seyrederken konunun acısından ağladığım çok olmuştur. Ağlamasam bile gözlerim sulanmış, hüzünlenmişimdir. Hikâye veya roman okurken hiç ağladınız mı? Ağlamadım desem yalan olur. Evet, Sırrı Er’in “Canım Babam” hikâyesini okuduğumda gözyaşlarımı saklayamamıştım. Kamil Aydoğan’ın “Kısık Vadisi”ni okuduğumda da özellikle annesini anlatmaya çalıştığı ilk bölümde bayağı ağladım. Romanda kendimi buldum. Yazarın anlattıklarının birçoğunu yaşamasam bile yaşadığım çevrede benzeri olayların yaşandığında tanıklık etmiş birisi olarak hüzünlendim. Onlar Maraş’ın Elbistan’ında din adına özgürlükleri olmaksızın eziklik içinde yaşarlarken benim en yakınım dayım Seyit Ural’ında Ankara’nın tarihi Camisi olan Samanpazar’ındaki Arslanhane Camiindeki müezzinlik görevi esnasında yaşadıkları benzer vakalardır. Şöyle ki dayım bir sabah ezanını okumak için görevli olduğu Selçuklu mimarisinin en güzel örneği olan Arslanhane Camisine ulaştığında bahçesinde atların bağlandığını, içerisinin ise askerlerce tıka basa doldurulduğunu görünce ezan okumaksızın evine döndüğünü anlatmıştı. Bu olaylar İnönü dönemiyle özdeşleştirilirken CHP zihniyetinin kaynakları veya DNA’sını anlamamıza yardımcı olur. Konu Kur’an ve ezandan açılmışken 28 Şubat döneminde bir dostumuzun minik oğluna Kur’an-ı Kerim öğrenmesi için Ankara Pursaklar’da özel bir kreşte verilen eğitim esnasında Jandarmanın baskısını görmek gerekir. O günlerde sıklıkla bu tür kreşlere baskın düzenlendiğinden minik yavrulara öğreticiler askerin baskınında sakın Kur’an okuyoruz demeyin, burada oyun oynuyor, şarkı söylüyor ve top oynuyoruz diyeceksiniz diye sıkı sıkı tembih ediyorlar. Bir gün bölge askeri belirlenen kreşte arama yapmak maksadıyla kreşte oturan minik yavruların psikolojisini hiçe sayarak postalları ile sınıfları basıyorlar. İlk gördükleri dostumuzun yavrusudur. Önceden öğretildiğinden çocuk daha soru bile sorulmadan “Burada hiç Kur’an-ı Kerim okumuyoruz. Top oynuyoruz” deyiveriyor.

Kamil Aydoğan’ın sanatçı duyarlılığı ile kaleme aldığı şiirsel anlatıların ön plana çıktığı romanını gerçekçi akımın en gözde romanı olarak değerlendirmenin doğru olduğuna inanıyorum. Babasının dedesinden dinlediklerini iyi gözlemleyen Aydoğan’ın atalarının tarihe tanıklıklarını öğrenirken, yaşadıkları günlerdeki Türkiye manzarasını da değerlendirmiş oluyorsunuz. Sağlık problemlerinden, düşünce değerlerimize, eğitimim sistemimizden iktisadi düzenimize, sefaletten giyim kuşam tarzımıza maddi değerleri anlatırken aşkın bitmeyen yüzünün gençleri ne hallere düşürdüğünden, dinî yaşantıyla çekilen maddi ve manevi eziyetlere varıncaya, hatta kuşların ve vahşi hayvanların hayatlarına farklı bakış açısı kazandıran yazar Kısık Vadisi’yle şairliğine nokta koymuştur. Onlar Maraş’ın dağlıklarında coğrafi şartların yanında devletin ezilmişliğini yaşarken, bir diğerleri de vatanlarından koparılarak bilmedikleri topraklara yerleştiriliyorlardı. Onların Cuma günleri cemaatleri olmuyordu, Ankara’dakiler de farklı anlayışlarla kapatılan mabetlerine gidememenin sıkıntısını yaşıyorlardı.

Kaynak Yayınları arasında yayınlanan Kısık Vadisi’ni elinizden bırakmayacağınızın garantisini veriyorum. Yılların birikimini şiirselliğin ötesinde aşk ve yaşanmışlıklar ile anlatan Kamil Aydoğan’ı yeni kaleme alacağı romanlarıyla görme isteğimi yinelerken, film çekmek için konu arayan yapımcıların da gözlerini iyi açmalarını öneriyorum.

Erbay Kücet

http://www.ankarameydani.com/WriterRead.aspx?Type=5&ID=104